29 Mart 2008 Cumartesi

Ne gam!


29 mart 2008

Kamuflajında yeşil gözler benek benek
bakıyor birer ses olmuş
haykırıyor kardeşimin gözlerinden önce
âlâ yükseklikte
mavi gökte
dinlemem gerek.


Âlâ şehir Manisa.
Daha âlâsı da;
adı üzerinde Alaşehir.
Bir gözümüzü, aklımızı da bir
Bıraktık orada.
Benek benek gözlerine bindirdik bizi
Gökhan’dan taa İstanbul’a.
gözlerinde bir nem keşmekeşi
Ağlamadı yine de Gökhan.
dayanmasaydı da ne gam.


Uçarak geldi o gün yanımıza Gökhan
gün ; yemin günü.
Yemin etti, bu vatan “bana mühürlü.”
Kamuflajı benek benek
hepsi birden vatan.
Dinlendirdim kendimi
“-…âlâ ” dedim.
Âlâ şehir bu Alaşehir.
Kartpostala sığacak gibi küçük,
sanki birden boğacak bizi,
öylesi sıcak.

Gözlerine bir vatan bindirdik
Kamuflajıydı göz yaşı kardeşimin.
ses etmedik
açık etmemek için.
Bir an dinmedi sıcağı
âlâ şehir Alaşehir’in,
yandı kavruldu dağı taşı…
askerimiz
Gökhan ağlamadı bir an.
Ağlasaydı da,
Ne gam!


(Alaşehir meydanında 17 Türk devletini simgeleyen bayraklar arasındaki Türkiye Cumhuriyeti'nin ay-yıldızlı bayrağı... 22.03.2008)

24 Mart 2008 Pazartesi

Doğu Perinçek'in Tutuklanması İşçi Partisi'nin Oylarını Arttırır mı?












(Baharın çiçekleri mevsim sarhoşu, dışarıda anlamsız bir rüzgâr, güneş; zaman zaman sırıtkan, insanlarda bir baş dönmesi hali... Herhangi bir Mart'ın şaşkın İstanbul'undan manzaralar. )

80'leri yaşayan büyüklerimiz, efsaneleşmiş hikâyeler anlatırken, ister o dönemin solcusu, ister sağcısı isterse de olaylar dışındaki şaşkın topluluk oluversin; kulaklarımızda/beyinlerimizde yerleşen, kimi olayların 'sabit' ve herkes için yaşanmış olduğu izlenimini verirler bu anlattıklarıyla. Bence bunların en güçlüsü, "...o dönemde 5 tane solcuyu içeri alıyorlarsa, 5 tane de sağcıyı alırlardı. Denge olsun diye!" ya da "...polis kahveye girdiğinde 2 tane sağcı pataklıyorsa bir-iki tane de solcu pataklardı!" filan fıstık armut!

O dönemde öyleymiş! Bunda iktidar erkinin birkaç parti arasında bölüşülüyor olmasının bir etkisi olabilir mi? Belki! Daha çok, kaos yaratmanın bir düsturu gibi görünen (birini diğerine kırdırmak) bu olaylar, bugün her ne hikmetse benzer veya hiç benzemez olarak yeniden yaşanmaya başlanmadı mı?

Benzer tarafı; biri kapatma davası açıyor, ki, süreçtir; ne zaman sonlanacağı nasıl sonlanacağı belli değildir... benzemez tarafı ise; karşı grubun (bugün için anti-amerikan anti-AB olan ve Mustafa Kemal milliyetçisi cephe) harala gürele sorgu-sual edilmeksizin gözaltına alınıp, ve hatta tutuklanması! Özgürlüğün açıkca sınırlanması! Benzemez tarafı çok daha ağır basıyor! Bu defa, bir denge yok! Güç, meclis iradesinin aslında -şahıs tahakkümünün gözle seçildiği- bir partinin elinde olduğunu kanıtlıyor. AKP iktidar, AKP kutsal, AKP kapatılamaz -ne yaparsa yapsın BOP amirliği dahil- AKP, AKP!

Peki muhalefet! Hele hele, hakiki bir muhalefet yapılmaya görsün! Meydanlara "Ne ABD ne AB Tam Bağımsız Türkiye!" sloganını ezberleten bir parti-aşırı muhalefetten bahsediyorum! Ve onun yazılı, görsel, sanal yayın organlarından! Ne yapmak lazım? Hurra harala gürele uydur bir operasyon topla bunları aynı sepete! Armudun çöpü, üzümün çekirdeği, bokun püsürü de karışsın birbirine; hiç fark etmez! Neymiş? Ergenekon operasyonu! Kimler alındı bir göz atın yahu? El insaf! Bu adamlar kimler acaba! Emin Gürses, Ferit İlsever, İlhan Selçuk, Doğu Perinçek! Kim bunlar, modern emperyalist saldırıya süngü gösteren akademisyen, yazar, yayıncı, parti başkanı düşünürler! Hele hele suç teşkiline giren, (Doğu Perinçek'in evinde bulunmuş, akıllara zarar bir nişane bu!..) bir kitap! Adı da "Atatürk ve Atatürkçülük" yayınevi Harp Akademileri Yayınları! Bu bile Perinçek'in tutukevine gönderilirken söylediği "..asıl hedef ordu!" sözleriyle örtüşmüyor mu?

Şimdi soru şudur: kestirme yoldan söyleyeyim: Doğu Perinçek ve partili arkadaşlarının alelacele ve saygınlıktan yoksunlukla gözaltına alınıp-tutuklanması gelecek seçimde İşçi Partisi'nin oylarını arttırmaz mı? Nereden mi çıkarıyorum? AKP oylarının kaynağına böyle bir sondaj bulmadı mı? Onlar mazlum da, işçi-halk-millet-vatan-Mustafa Kemal savunuculuğu yapanlar değil mi? Mazlumun katmerlisi be! Bir de, İlhan Selçuk'un tutuklanması Cumhuriyet'in satışlarını patlatmaz mı? Olur mu olur!

Hadi bakalım bu mazlum edebiyatı sadece güçlü(!) olanlara mı işliyor, göreceğiz! (Hem güçlü hem mazlum olmak, bana biraz tırt geldi.)

17 Mart 2008 Pazartesi

Sen doğdun…

gülümşahım'a...

Bilmediğim kelimeler üretmek seninle,
Onları büyütmek bebeleri pudralar gibi,
Tasında su olup boğazına dökülmek,
İçtiğinde beni.

Sana feda ve köle olmak arzum,
yemyeşil yosunlar gibi
parlak bir halde
beynimin bir köşesinde yıllardır.


Doğduğun dağlar var sanki,
yeşil, mavi, hüzün, sen, ben, insanlık orada.
Onlara koşmalıyım,
Çiçeklerin en SENini,
en çiçek açmış gülen yüzlü tanri elini

Pamuklara sarmalıyım.
İyi ki doğdun,
Alabildiğine güldüm bugün.
Doğdun da beni de doğurdun.
(sen doğdun, benim doğmam gerekti...)
Seni çok seviyorum…


17 mart 2008