kasım 24, 2007
Yaşam derdi, yaşamak derdi
Nefes derdi
Yiyecek içecek,
Yakacak yatacak,
Ne oldum ne olacağım derdi…
Günler birbiri üzerine basa basa
Ve insanlıktan çıkmışçasına;
Hani şair diyor ya, ..bir orman gibi hür ve kardeşçesine, gibi değil;
Vahşi bir o kadar da kalleşçesine
Geçip gidiyor…
Gözümün gördüğü her yerde birinin derdi,
Kuru ekmek, kuru soğan derdi:
Çit, çapa, değirmen, yerden kalkacak ekin, sofraya gelecek mi?
Üretmek: sancılı ve bir o kadar da kıymet değerli,
kadrini kıymetini bilmemeli mi?…
Dert sadece çalışanın, alnından ter düşenin derdi mi
Yedek parçaları kim daha iyi monte edecek derdi,
Üretmek kabiliyeti -derdi- yok henüz sanayinin…
Yaranmak, yar olmak, var olmanın derdi
Bir koltukta yetmez bir beş yıl, onun için ikinci.. üçüncü… dördüncünün derdi,
Değer mi, değmez mi,
Bir millet deri kaplamalı eğere gider mi,
Gider, gitti gider,
Savaşmış, terörmüş, barışmış Bush’a vız gelir tırıs gider
Turuncu pamuk kaplama
koltuklarda daha bir yerleşir geriler…
Dert senin derdin benim derdim,
Pekiii…
sarı saçlı mavi gözlü, kaşları diken diken
karakteri bağımsızlık Mustafa Kemal olsa ne derdi…
kuvayı milliye gülümser,
“hani..” derdi,
“…benim istiklal-i tam ile bıraktığım memleketim!”
hani, bizim tam bağımsız memleketimiz…
işte bu, benim derdim.
Y.G.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder