12 Nisan 2008 Cumartesi

Kıdeme yeni 'ayar' ve kelebeklerin dansı --3.yazı--



24 mart 2008


(Gündemde iktisat konuşulmadığında, yani ekonomik parametreler iki göze iki kulağa yabancılaştığında; acaba içinde kavrulduğumuz ekonomik küreselleşmeden de -serbestleşmeler ve özelleştirmeler- uzaklaşıyor muyuz? Kazın ayağı böyle mi, gerçekten de? E değil tabii, aklı selim bilir. Arkanıza yaslanın, ya da gözlerinizin ferini şu satırlara bir sallandırın da şu konuyu bitirelim!)

Kıdem tazminatını bir tanım cümlesiyle açıklamıştık hani, geçen son yazı; bir daha hatırlatmak da fayda var: (çünkü, son bir düzenleme -ayar- çeken hükümet, üzerinde bir türlü anlaşmaya varamadığı kıdem tazminatını olmadık yerlere götürüyor.)

"Kıdem tazminatı; kanunda gösterilen fesih hâllerinde en az bir yıllık kıdeme sahip işçiye veya işçinin ölümü halinde hak sahiplerine işveren tarafından kanun gereği ödenmesi icap eden, miktarı işçinin kıdemine ve son brüt kazancına göre belirlenen bir miktar paradır."

Sözleşmeli bir işçinin, kanunda gösterilen fesih durumlarının inkişaf etmesi halinde; en az bir yıllık çalışması sonucu işçiye ödenen paradan bahsediyoruz. Eğer işçi ölmüş ise bu para işçinin ailesine ödenmektedir. Hesaplama ise -en genel anlamda- işçinin çalıştığı yıl ile son kazancının brüt miktarının çarpılmasıyla oluşturulmaktadır, gibi gibi...

Yeni bir düzenleme ile, yukarıda belirtilen ve kanunda gösterilen hallerde kıdem tazminatı almaktan bahsedilemeyecek! Sadece, "Son taslağa göre, kıdem tazminatı alabilmek için işçinin ya yaşlılık ya da malullük dolayısıyla emekliliği hak etmesi veya ölmesi gerekecek." Bakınız ne kadar açık! Ya yaşlanacaksın, ya malulen emekli olacak veyahut da öleceksin! (ailesine kalması için!). Hey gidi işçilerin hakları, onlar nerede? Galiba bakanlığın dalgınlığına gelmiş, unutmuşlar! Yeni düzenleme ile 'işten çıkarılanlara' tazminat ödenmeyecekmiş! bilmiyorum, söylememe gerek var mı? İlk yazıda basit bir tespit olarak gördüğümüz özelleştirme-tazminat bağlantısı, bizzat hükümetin icraatları ile hemen hemen kısacık bir zamanda nasıl da teyit edildi!

Yeni düzenleme ile... ki tuhaftır, bu düzenleme bir yem gibi de en negatif nitelikleriyle işçiye/sendikalarına/işçi ailelerine yani koskoca bir yığına sunuluyor; yoksa bir anlaşma ortamında ağırlaştırılmış şartlar üzerinden mi pazarlık edilecektir sorusu akıllara geliyor. Ne diyorduk, bu yeni düzenleme ile kadın işçilerin de haklarına ağır baltalar indiriliyor! Mevcut kanuna göre çocuğu olan kadın tazminata hak kazanırken, bu ne idiğü belirsiz sırasız-numarasız düzenleme ile bu hak da ortadan kaldırılıyor! Filan falan!

Görüldüğü üzere, hükümet hak üzerinden hak çalma yarışına girişmişken; tüccar mantığıyla, en kötüsünü söyleyeyim ki, azına razı ederim stratejisini kullanmayı deniyor...
Bir yazıda bahsettiğim çadır evlere verilen adla, biz "İbin Cumhuriyeti" mi olduk! Bu ne ciddiyetsizliktir, ne köşe kapmaca, ne alavere yarışıdır. Vatandaş kazıklandığını kabul ettiği ölçüde hakka sahip olacaktır, öyle mi? Yok yaa?!

Bu konu üzerine söz açıldıkça; düzenleme, genelleme, güzelleme v.s. kulaklarımıza denk düştükçe; konuya parmak atmaya devam ederiz. Şimdilik bu tüccar oyunundan sıkıldık.

(Ne diyor André Malraux İnsanlık Durumu romanında: “…niye çalıştığını bilmeden günde on iki saat çalışan bir insan için, ne saygınlık ne de gerçek bir yaşam mümkün değildir.” Biz bu noktayı çok-taaaan geçtik yahu, şöyle bir düşününce. Ölümü bekleyen, beyaz kanatları kırık, bir gün önce doğmuş ve ölüm dansına giden ürkek kelebeklerden bir farkımız var mı?)

Yusuf Gürer

Hiç yorum yok: