9 Nisan 2008 Çarşamba

Özelleştirme için Güzelleştirme --1.yazı--

15 mart 2008

Geçenlerde otobüsteyim. Mahşer provası yapılıyor, denecek kadar, ufacık bir alanda olağanüstü insan kalabalığı. Cevizlibağ-Sultanbeyli otobüsü. Bineniniz var mı? Duyanınız? Yok mu? Sorun değil, zaten yazının konusu bu değildi!

(Bu sıkışık ve az oksijenli balık istif deposunda, elimde Attilâ İlhan'ın Hangi Küreselleşme kitabı. Sayfalar arasında şahlanıyor, kitap ayracını yakıp külünü yutmak istiyor, okuduğum kimi satırları "..allah aşkınıza bir bakın ne demiş!" diye yanımda oturmuş; omzunu çeneme dayamış, kalçasıyla beni camdan dışarı çıkarmak niyetindeki amcaya haykırmak istiyorum.)

Kitabın bir yerinde -heyecan anaforu geçeli baya olmuştu- insiyaki 'tebessüm' ettim. Tebessümün sebebi şu satırlardı:

"... 1945-50 arasında, o yaşıma göre son derece kapsamlı ve 'sosyal' bir roman tasarlamıştım; üç cilt olacaktı; adını sonradan -başıma iş açar korkusuyla- değiştirdim ama, neydi biliyor musunuz: 'Herkesin Eli Ötekinin Cebinde!' Çiçeği burnunda solcu bir yazarın, liberal kapitalist ekonomi düzenine verdiği ad buydu..."

Bu satırları okuyunca aklımda çakan o hınzır şimşek, dudak kenarlarımda müstehzi bir sırıtma halini almasın mı? Attilâ İlhan'ın, ki 45-50'lerde 20-25 yaşındadır, özelleştirmelere çanak tutacak, liberal kapitalist ekonomi için kullandığı -hatta kullanmadığı- tabir/kitap ismi, benim -şu meşhur- şiir yanında 5 vakit namazında niyazında kalmaz mı! Şiiri dostlar bilirler, özelleştirme üzerine! (Bir de videosu var ha, bu şiirin!)
(İlgili şiir için dokundurun.) (İlgili video -şiire çektiğim kısa klip- için dokundurun.)

Neyse efendim. Aynı kitabı okurken, Attilâ İlhan'ın 24 Ağustos 1993 tarihli bir makalesinde, bir gazeteden alıntıladığı şu satırları görünce biraz 'irkildim'. Ya da, kafamda soru işaretleri halinde volta atan bazı cevapsız/çaresiz suallere cevap buldum, kafamdaki taşlar hoppadanak yerine oturdu da diyebilirim:

"...hükümetten özelleştirme programını ve KİT'lerin tasfiyesini hızlandırmasını isteyen Dünya Bankası, özelleştirme nedeniyle işten çıkartılacak işçilerin kıdem tazminatlarının karşılanması için Türk Hükümeti'ne bir milyar dolarlık (-o zaman- 11.5 trilyon TL) ayırdığını bildirdi..."

Peki, Haber Online sitesinde 'KIDEM TAZMİNATI KALKIYOR' dev başlığı ile sunulan habere de bakalım mı? 26 Şubat 2008 tarihli haberde:

" Hükümet ‘kıdem tazminatı’ yerine yeni bir düzenlemeye gidiyor. Buna göre ‘kıdem tazminatı’ yerine her çalışan için çalışırken aldığı maaş tutarı üzerinden yapılacak kesintiye göre bir fon oluşturulacak ve işsiz kaldığında bu fondan para alması sağlanacak. Bir tür ‘işsizlik bankası’ oluşturulacak. Çalışma Bakanı Faruk Çelik, kıdem tazminatının sağlıklı işlemediğini belirterek, ‘Kıdem tazminatı bir yerde varsa diğer yerde uygulanmıyor. Bu nedenle kıdem tazminatı yerine, işsizlik sigortasını artırma ya da işsizlik fonu oluşturma gibi çalışmalar yapıyoruz. Bu istihdam paketi içinde yer alacak’ dedi."

Kıdem tazminatı, uygulandığı iş yerlerinde, fabrikalarda, KİT'lerde; velhasıl satılabilmesi ihtimal dahilinde birçok üretim biriminde, satın alacak firmalar için büyük bir 'yük' oluşturmaktadır. Binlerce işçinin çalıştığı ve aralarında kıdem tazminatı almaya hak kazanan işçilerin, işten çıkarılmaları düşünüldüğünde özelleştirmeden mağdur olacak 'özel/yabancı teşebbüsler' ile karşılaşabilme ihtimali yok değil!

Ee ne yapmalı? Madem özelleştirmeler'in tarihini yazacağız, cari açığı kapatmak için -eğrisini doğrusunu düşünmeden- sattıkça satacağız, komünist ülke gibi olmamak için elimizde kamu malı tutmayacağız, öyleyse satın almak isteyenler için bir güzelleştirme neden yapmayalım?

Buyurun burdan yakın!
Kıdem tazminatı ne demek, ne gerek, kime gerek; bir dahaki sefere konuşalım.


Yusuf Gürer

Hiç yorum yok: